Bal Yeme Evladım!

Bal Yeme Evladım!

Muhammed Bahaddin Doğan 08/09/2024

Bal Yeme Evladım!

 

Bal Hikayesi

Bir çocuk bal yediğinde vücudunda yaralar çıkmasına rağmen, bal yemekten vazgeçemiyormuş. Ailesi, bu durumdan endişe duyarak çeşitli hekimlere başvurmuş ve farklı yöntemler denemiş, ancak hiçbir sonuç alamamışlar. Son çare olarak, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine gitmeye karar vermişler.

Ebu Hanife, durumu dinledikten sonra aileye şöyle demiş:

“Kırk gün sonra tekrar gelin.”

Aile, bu söze pek anlam verememiş, fakat çaresizlik içinde geri dönmek zorunda kalmışlar. Kırk gün sonra, yeniden Ebu Hanife’nin huzuruna çıkmışlar.

Ebu Hanife, çocukla kısa bir konuşma yaptıktan sonra ona, “Bundan sonra bal yeme, evladım,” demiş ve aileye dönerek, “Artık gidebilirsiniz,” diye eklemiş.

Anne ve baba, bu kadar bekledikten sonra sadece bu kısa cümleyi duymanın şaşkınlığı içinde birbirlerine bakmışlar. Ancak Ebu Hanife gibi büyük bir alimin sözüne de itimat etmişler ve eve dönmüşler. Zaman geçtikçe fark etmişler ki çocuk artık bal istemiyormuş.

Bu duruma çok şaşıran aile, tekrar Ebu Hanife’ye giderek, “Efendim, sadece bir cümle söylediniz, ama çocuğumuz baldan vazgeçti. Bunun sırrı nedir?” diye sormuşlar.

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri gülümseyerek şöyle cevap vermiş: “Kırk gün önce ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin başkasına bal yememesini söylemesi etkili olmazdı. Siz ilk geldiğinizde bal yemeyi bıraktım. Önce kendi nefsimde bunu denedim ve mümkün olduğunu görünce, sözüm de çocuğa tesir etti.”

Sözün Tesiri

Sözün tesirine atıf olarak bu hikâye anlatılır genelde. Gerçekten dikkat çekicidir. Ebu Hanife’ye balı hastalık derecesinde çok seven bir çocuğu, bu durumdan kurtulması için tavsiye ve yol göstermesi amacıyla getirirler. O ise bal yediği ve o balı 40 gün içerisinde vücudundan atacağı için 40 gün sonra gelin diyerek onları göndermiştir. 40 gün sonra geldiklerinde ise sadece “bal yeme evladım” demiş. O günden sonra çocuk bal yemeyi kesmiş. Hikâyeyi tekrar etmiş gibi oldum. Ancak tekrar vurgulamak istedim. İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri çokça bal yiyen bir çocuğa, kendisi de bal yediği ve ona bal yeme demesi için 40 gün beklemiş. Sebebi ise aslında kendisi yaptığı bir şeyi çocuğa yapmamasını öğütlemesinin uygun olmayacağını düşünerek böyle bir şey yapmış olmasıdır. Bu da sözünün tesir etmesine vesile olmuş. Bu noktadan konuyu ele alacak olursak halk arasında anlatılan klişe bir duruma atıf yapmak isterim. Genelde bir örneklik oluştururken “onu yapma bunu yapma” deme hususunda elinde sigara yahut rakı bardağı varken “bak evlat sigara içme”, “bu zararlıdır bunu içme” diye nasihatlerde bulunurlar. Bu durumu kinayeli bir şekilde anlatarak nasihat edenin, nasihat ettiği şeyi, kendisinin yapması, verdiği nasihate hiçbir faydası olmadığı vurgulanır. Aslında bu durumda hikayemize uygundur.

İmamı Azam Ebu Hanife Hazretleri hikâyede anlatıldığı gibi sözün tesirini kendi usulüyle yapıp fayda sağlamış. Peki tam tersinin uygulandığı bir ortamı düşünelim.

Bugün Vaaz u Nasiyat

Günümüzde İslam’ı anlatan hocalarımız sayısı bir önceki dönemden fazla olmakla birlikte sayıları gittikçe artıyor. Bunun sebepleri çokça sayılabilir. Devletin politikası özelinde böyle hocaların anlatma imkanlarının çoğalması, dijital medya, sosyal medya imkanları gibi diyebiliriz. Bir başka husus olarak insanların ihtiyaçlara binaen talep etmelerini de söyleyebiliriz. Ancak bir sıkıntı burada gözümüze çarpıyor. Dini anlatan hocalarımızın artmasına rağmen inanç noktasında yaşanan sıkıntıların artması ve dini yaşama olan ilgi ve alakanın azalması dikkatimizi çekiyor. Burada bir sorun olduğu açık. Ancak bunun tabii olarak birçok sebebi olabilir. Biz burada bu sebeplerden biri olan hocalar konusunu bir kısmıyla ele almaya çalışacağız. Zira hocalar kısmının da çeşitli noktalarda sıkıntısı var diyebiliriz. Mesela burada hoca olmanın özelliğini, yahut kimler hocadır, kimler değildir diye bir ayrım da yapmayacağız. Çünkü biliyoruz ki bazılarının hocalığı tartışmalıdır. Bu kısma girmeyeceğiz.

Konuya Ebu Hanife’nin kıssasında bahsedilen husus üzerinden devam edeceğiz. Sözün tesiri ana fikir olarak ifade edilmişti. Ebu Hanife bal yediği için çocuğa bal yeme demedi. 40 gün geçti ve sonrasında sadece bal yeme dedi. Tam tersi bir durum düşünüldüğünde bal yediği zaman bal yeme deseydi? Yukarıda örneğini verdiğimiz sigara içenin sigara içme nasihati durumu gibi olurdu muhtemelen. Belki bal yediği insanlar tarafından bilinmezdi. Ancak manen bu bilinecek ve sözün tesiri belki de geçmeyecekti. Şimdi de bu konuyu bugünün bazı hocalarına getirelim. Yukarıda da ifade etmiştik. Hocalarımızın sayısı arttı ancak dine ilgi alaka azaldı diye belirtmiştik. Bunun bir sebebi olarak hocaların sözün tesirinde sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Kısacası bal yemeden bal yeme denilmemeli. Bir nasihat verirken, vaaz verirken bir kaide olarak bilinir ki hoca önce kendine vaaz eder önce kendine nasihat eder. Yani önce kendisi balı yemez. Sonra bal yemeyin der. Yazının konusu olarak ele aldığımız hususun kanaatimce en temel problemlerinden biri bu. Hocalarımız çokça dini anlatsa da çokça vaaz u nasihat etse de kendisi bunları ifa etmediği müddetçe verilen nasihatler havada asılı kalır. Bir kulaktan girer diğer kulaktan çıkar.

Bugün kaliteli hocalarımıza hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyarken, bir kısmının gündelik tartışmalarda boğulması, bir kısmının birbirleriyle didişmesi, bir kısmının da böyle hitap ettiği kitleye ulaşamayıp tesir edememesi toplumu derinden etkiliyor maalesef.

Konumuzu desteklemek ve biraz da bugünü anlamak adına şu hadise bir göz atmamız gerekiyor;

“Ümmetimin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kurrâ (Kur’ân okuyucular) artacak, fakihler (amel-i sâlih sahibi hikmet ehli gerçek âlimler) ise azalacak ve ilim çekilip alınacak… Daha sonra öyle bir zaman gelecek ki, insanların okudukları boğazlarından aşağıya geçmeyecek…” (Hâkim, Müstedrek, IV, 504)

Bununla birlikte çok kıymetli hocalarımız da yok değil. Ümmetin derdiyle dertlenen, onların ihtiyaçları için fedakârlık göstermeye gayretli hocalarımızı göz ardı edemeyiz. Umutsuzluğa düşmemek adına bunları ifade etmek istedim.

"Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir." (Mücâdele sûresi, 11)

"Allah'tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar." (Fâtır sûresi, 28)

Ezcümle toparlayacak olursak Ebu Hanife’nin kıssasına bir de bu gözle bakmamız bizler için iyi olacaktır. Dini temsilleri olanların muhakkak dikkat edeceği bir husus olduğu yadsınamaz. Derdimiz hiçbir şekilde yargılamak hesap sormak değil. Ancak hesap soracak olan Allah’a karşı hesabımızı bir nebze daha kolay verebilmek için dikkat etmemiz gereken bir husus. Benim yaptığımsa gördüğüm sıkıntılı bir durumu burada ifade etmektir sadece.

Gayret ettiğimiz her işi hakkıyla yapmak duasıyla…

Muhammed Bahaddin Doğan

Muhammed Bahaddin Doğan

Benzer Yazılar

Adını Siz Koyun! Toplum, Kültür ve Medeniyet

Adını Siz Koyun!

Bedales Deneyi: Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar Eğitim, Nesil ve Gençlik

Bedales Deneyi: Eğitimde Yenilikçi Yaklaşımlar

Edebiyatta Çocuk: Masumiyetten Yoksulluğa, Farklı Kültürlerin Ortak Sesleri Dil, Edebiyat ve Şiir

Edebiyatta Çocuk: Masumiyetten Yoksulluğa, Farklı Kültürlerin Ortak Sesleri

Çığır Açan Eğitim Yaklaşımları: Üç Devrimci Eğitimcinin Yolculuğu Eğitim, Nesil ve Gençlik

Çığır Açan Eğitim Yaklaşımları: Üç Devrimci Eğitimcinin Yolculuğu

Dert Bir Değil Ki Ağlayasın! Dİn, Hikmet ve İlim

Dert Bir Değil Ki Ağlayasın!

Din Öğretiminin Amaçları ve Katkıları Dİn, Hikmet ve İlim

Din Öğretiminin Amaçları ve Katkıları

Bir İmam Hatip Ortaokulu Müfredatı Eğitim, Nesil ve Gençlik

Bir İmam Hatip Ortaokulu Müfredatı

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; Temel Dini Bilgiler Dersi Eğitim, Nesil ve Gençlik

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; Temel Dini Bilgiler Dersi

Yorumlar (0)

Yorum Ekle